Kirecin Sanayideki Tüketimi

Dünyadaki teknolojik gelişmeler kireç sanayini nasıl etkiledi?

Kireç üretiminin hammaddesi kireçtaşıdır. Kireçtaşları yüksek kalsiyum içeren ve dolomitik olmak üzere kabaca iki sınıfa ayrılabilir. Yüksek kalsiyumlu kireç taşları % 97-99 CaCO3 içerirler. Dolomitik kireç taşlarında MgCO3 oranı % 43’e kadar yükselebilir. Oluştuğu yere, içerdiği safsızlıkların cinsi ve miktarına, kullanım alanlarına göre 40’a yakın kireçtaşı cinsi vardır. Bunların bazıları; bitümlü kireçtaşı, tebeşir, kimyasal kireçtaşı, demirli kireçtaşı, litografik kireçtaşı, flux kireçtaşı, fosilli kireçtaşı, cam taşı, hidrolik kireçtaşı, mermer, marn, oolitik kireçtaşı, silikatlı kireçtaşı, traverten, silikatlı kireçtaşıdır.

Yüksek kalsiyumlu kireçtaşının kalsinasyonu aşağıdaki kimyasal eşitlik ile ifade edilir.

CaCO3 + ısı ⇄    CaO + CO2

Kireç üretimi, çeşitli aşamalardan oluşan entegre bir üretimdir.

Günümüzde kireç sektörünün teknoloji seviyesi doygunluğa ulaşmıştır. Ülkemizde de teknolojik düzeyin yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca enerji maliyetleri yükseldiği için yeni teknolojilerle rekabet edemeyen eski usul kireç üretim yerleri ya kapanmış ya da yeni teknolojik yatırımlar yaparak kendini pazarın koşullarına uyumlu hale getirmeye çalışmıştır.

Ülkemizde paralel akışlı fırın teknolojisi üreten bir kuruluş da bulunmaktadır. Bu nedenle daha ileri düzeydeki gelişmelerin, emisyon değerlerinin düşmesi ve fosil yakıtlarının atık yakıtlarla değiştirilmesi gibi çevre alanında olacağı düşünülmektedir. Kireç sektöründeki bazı şirketler, bu atıkları kalite seviyelerine uygun miktarlarda kullanmaktadır. Sektördeki üretim prosesi doygunluğa ulaştığından devrimsel teknik bir gelişme beklenmemektedir. Buna rağmen, kireç sektöründeki Ar-Ge laboratuvarları yeni ürünleri ve kireç ile yapılan arıtma yöntemlerini geliştirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda aşağıdaki başlıklarda ifade edilen çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların tamamı sektörde daha az enerji kullanarak karbon ayak izini düşürmeye yönelik üretim yapmayı hedeflemektedir.

-     Kireçtaşı Tüketimi

Kireçtaşının minimum tüketimi ve sürdürülebilir kullanımı, taş ocakçılığı (kazma ve dinamitleme) ve işleme tekniklerinin optimizasyonu sayesinde kireç ocağından elde edilen taş miktarının ve bu taştan elde edilen satılabilir sönmemiş kireç miktarının en üst seviyeye çıkarılması sayesinde gerçekleşmektedir. Bu, konuda çok farklı kireçtaşı ebatları olan fırınlar birarada kullanılarak başarılı sonuçlar alınabilmektedir.

-     Enerji Tüketiminin Azaltılması

Fırınlardaki enerji kullanımını izleyen bir enerji yönetim sistemi, kireç endüstrisinde uygulanabilmektedir. Yalnızca enerji verimliliği ve CO2 emisyonları göz önünde bulundurulduğunda en verimli fırınların; genelde dikey fırınlar, özelde ise paralel akımlı rejeneratif fırınlar (PFRK) olduğu söylenebilmektedir. Bu noktada, enerji ve CO2 önemli bir rol oynasa da fırın ve hammadde seçimi yapılmadan önce dikkate alınması gereken farklı özellikler, yenilenmiş döner fırınlarını teknik açıdan avantajlı hale getirebilmektedir. Çoğunlukla, yeni fırınlar eskilerin yerini alsa da kimi durumlarda mevcut fırınlar enerji kullanımını azaltmak için modifiye edilmektedir. Bu tür modifikasyonlar, uygulanabilirlik durumuna, maliyete ve ihtiyaçlara bağlı olarak, ufak değişikliklerden fırının konfigürasyonunu ciddi biçimde değiştiren müdahalelere dek uzanabilmektedir.

-    Yakıt seçimi

Kireç endüstrisi, enerji yoğun bir endüstridir. Yakıtın kimyasal yapısına ve kullanılan fırın türüne bağlı olarak, uygun yakıt türünün veya yakıt karışımının seçimi emisyonda azalmaya ve yakma işleminin veriminde artışa neden olabilmektedir.

Sürdürülebilir çevre için gönüllülük çalışmalarına ek olarak Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Paris İklim Anlaşması gibi anlaşmalar yeni düzenlemelere gidildi. Anlaşmaları da dikkate alarak daha çevreci bir üretim için kireç sektöründe üreticilerin dikkat etmesi gereken noktalar konusunda önerileriniz nelerdir?

Avrupa Yeşil Mutabakatı, iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda Avrupa Birliği’nin önceki taahhütlerini daha geniş bir şekilde uygulamasını amaçlayan bir yol haritasıdır. Avrupa, bu mutabakat ile 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını net olarak sıfırlamayı ve ilk iklim nötr kıta olmayı hedeflemektedir. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile doğal kaynakların tüketiminin azaltılması amaçlanıyor. İklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda Avrupa Yeşil Mutabakatı, sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar en az %55 oranında azaltılmasını, 2050 yılında ise karbon nötr hedeflerine ulaşılmasını hedeflemektedir. Sera gazı azaltım hedefine ulaşmak için AB’nin tek başına hareket etmesi gerekli sonucu vermeyecektir. Bu nedenle büyük kamu yatırımları ve özel sermayeyi de iklim ve çevresel eylemlere yönlendirmek için gerekli aksiyonlar belirlenmiştir. AB, çevresel sorunları tek başına çözemeyeceği için iş birliği içinde olduğu ülkelerden belirlenen kurallara uymasını beklemektedir.

Avrupa Yeşil Mutabakatı, ortak politika alanları da içeren altı temel strateji üzerinde oluşturulmuştur. Bu stratejiler; 2030 için Biyoçeşitlilik Stratejisi, Kimyasallar Stratejisi, Döngüsel Ekonomi Eylem Planı, 2030 için Çevresel Eylem Planı, Plastik Stratejisi ve Sıfır Kirlilik Eylem Planı’dır. Bu noktada biyoçeşitlilik, sürdürülebilir tarım, temiz enerji, sürdürülebilir endüstri, bina ve yapılar, sürdürülebilir hareketlilik, kirlilik önleme, iklim eylemi, uluslararası iş birliği gibi konularda yeni aksiyonlar alınması öngörülmektedir.

Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), belirli bir sürede, kapsam ve sektörlere yönelik olarak ulusal ya da bölgesel bazda bir emisyon üst sınırı belirlenmesini ve emisyon kotalarının tesis ve kuruluşlara dağıtılmasını zorunlu kılıyor. Burada hedef, ulusal/bölgesel sınırın belirli periyodlarla azaltılması yoluyla, emisyon azaltımını garanti altına almaktır.

Bu sistem, emisyon üst sınırı altında bulunan yükümlü tesislere, emisyonları oranında ya da ilave yolu ile emisyon kotalarının tahsis edilmesi ve tesisler arasında bunların ticaretinin yapılması prensibine dayanmaktadır.

Aşağıdaki tabloda da görülebileceği üzere, AB ETS (Avrupa Birliği Emisyon Ticaret Sistemi), ekonomi ve sera gazı azaltımı için kilit sektörlerin tamamını kapsamaktadır.

AB ETS - Sera Gazları

Sektörler

Karbondioksit (CO2)

Elektrik ve ısı üretimi Petrol rafinerileri, demir-çelik, alüminyum, metal, çimento, kireç, cam, seramik, kağıt hamuru, kağıt, karton, asitler ve dökme organik kimyasallar gibi enerji yoğun endüstri sektörleri, ticari havacılık

Nitrözoksit (N2O)

Nitrik, adipik ve glioksilik asitlerin ve glioksal üretiminden kaynaklanan

Perflorokarbonlar

Alüminyum üretiminden elde edilen perflorokarbonlar


Biz de karbon emisyonunun asgari oranda olmasına dikkat ediyorduk fakat Avrupa Yeşil Mutabakatı ile çalışmalarımızı hızlandırdık. İklim değişikliği ile mücadele gerekse, hammadde maliyetlerinin düşürülmesi gibi temel hedeflerimiz bulunuyor.

İklim değişikliğinin önlenmesi ve risklerin azaltılması noktasında hayata geçirilen çalışmalardan biri de Paris İklim Anlaşması’dır. Paris İklim Anlaşması’nda tüm ülkeler, sıcaklık değişimini 2 C°’nin çok altında tutma hedefini ve 1,5 C°’nin üzerinde bir değişikliği önlemek için çaba göstermeyi taahhüt etmektedir. Paris İklim Anlaşması ile enerji, tarım, sanayi, kentsel dönüşüm, ulaştırma gibi alanlarda da çalışmalar yapılması gerekmektedir. Biz de üretimlerimizi gerçekleştirirken yasalarda belirtilen kurallara uyuyoruz. Örneğin kullandığımız baca gazı filtreleri ile zararlı emisyonların atmosfere salınmasını engelliyoruz.

Kirecin kullanım alanları hakkında bilgi verir misiniz? Sizin için önemli olan ve gelecek beklediğiniz kullanım alanı hangisidir?

Sektör üretiminin tamamına yakını yurt içindeki tüketime yönelik yapılmaktadır. Kirecin sanayideki tüketimi hızla artarken inşaatta kullanımı düşmektedir. Bu durumun dünyadaki gelişmelerle paralellik gösterdiği söylenebilmektedir. Modern inşaat malzemelerinin gösterdiği gelişme geleneksel bir ürün olan kirecin bu alanda pazar kaybetmesine neden olmaktadır. Önümüzdeki dönemde de bu alanda pazar kaybetmemiz beklenebilir.

Kireç; demir çelik üretimi, demir dışı metaller, kimya, şeker, inşaat, çevre, tarım alanında yaygın olarak kullanılmaktadır. İnşaat sektörü uygulaması sayabileceğimiz yol yapımında killi zeminlerin kireç ile ıslah edilmesi gibi uygulamaların, sağladığı imkânlar nedeniyle gelecekte yaygınlık kazanacağı düşünülmektedir. Zeminler gerek üzerlerine inşa olunan yapıların temelleri gerekse de inşaat malzemesi olarak bütün inşaat projelerinde karşımıza çıkmaktadır. Zeminler mühendislik özelliklerine ve zemin cinsinin yanı sıra arazi koşullarına bağlı olarak geniş bir aralık içerisinde değişebilmektedir. Her zeminin birbirinden farklı özelliklere sahip olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, inşaat sahasında karşılaşılan zeminlerin her zaman istenilen özelliklerde olmayacağı söylenebilir. Sorunlu olarak kabul edilen bu zeminlerin yerine elverişli bir zemin kullanılması ya da inşaat yerinin değiştirilmesi bir çözüm olarak görülse de bu çözümler çoğunlukla teknolojik ve ekonomik açıdan kabul edilmemektedir. Bu gibi durumlarda mevcut sorunlu addedilen zeminin özelliklerini iyileştirme çalışmalarına başvurulmaktadır.

İnşa edilen yapıların ve özellikle yol kaplamasının stabilitesi, üzerine oturduğu zeminin özelliklerinden önemli ölçüde etkilenmektedir. Zeminler, kaplamanın temelini oluşturduğu için kaplamanın ve trafik yüklerinin yarattığı gerilmelere emniyetle karşı koyabilmelidir. Çevre ve iklim koşullarından ötürü zemin özelliklerinin (örneğin kabarma-büzülme, don kabarması, oturma, su içeriğindeki değişiklikler, vb.) değişmesi, taşıma gücünde azalmalar, ilave gerilmeler, vb. hususların oluşmaması ya da kaplamada olumsuz etkiler yaratmaması gerekmektedir. Bu noktada bazı toprak zeminlerin ıslah edilmesi gerekebilmektedir.

KUTU:

Problemli olarak tanımlanan zeminlerin bir takım stabilizasyon işlemleriyle iyileştirilmesi mümkündür. Zemin ıslahı yöntemlerinin başlıca amaçları;

• Taşıma kapasitesini artırmak

• Toplam oturmayı ve deformasyonu azaltmak

• Konsolidasyonu hızlandırmak

• Geçirimliliği azaltmak

• Zeminin sıvılaşma potansiyelini azaltmak

• Kayma mukavemetini artırmak

• Boşluk suyu basıncını azaltmak

• Şişme/kabarma ve don kabarması gibi çevre etkilerini azaltmaktır


Stabilizasyon gerçek anlamda yirminci yüzyılın bir mühendislik olayıdır. Özellikle son yıllarda yeni yöntemler önerilmiş ve uygulanmıştır. Yetersiz temel ortamının kullanılma zorunluluğu ve sağlam zemin bölgelerinin azalması ile yapıların boyutlarının artması sonucu yarattıkları büyük gerilmeler bunun nedenlerindendir. Öte yandan, bir ülkede stabilizasyon teknolojisinin gelişmesi de endüstrinin gelişimine paralel olmaktadır.

“Kireç stabilizasyonu zayıf zeminlerin yerinde iyileştirilmesi için en uygun ve ekonomik yöntemlerden biridir”

Çevrenin korunması konusu özellikle son 50 yıldır oldukça önemli bir noktaya gelmiştir. Yol yapımında ve yapısal dolgu çalışmalarında, malzemelerin kazılıp atılması ve yerine taş ocaklarından malzeme getirilmesi, çevrenin tahribatına ciddi oranda yol açmakta ve yüksek maliyetler oluşturmaktadır. Büyük şehirlerde döküm yerlerinin bulunmaması ve maliyetlerin yüksekliği, trafik ve kamyon tonajları ile ilgili problemler, kırmataş malzemelerin üretiminin kısıtlanması ve mesafelerin artması klasik dolgu işlemlerini çok zor ve pahalı hale getirmektedir.

Yerinde taban zemininin veya sahada dolgu vasfı olmayan atılması gereken zayıf zeminlerin kireç ile iyileştirilmesi, birçok projenin daha ekonomik olmasına ve uygulamaların çok daha hızlı yürütülmesini sağlamaktadır. Kireç stabilizasyonu yöntemi dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde Avrupa ve Amerika’da yaygın olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de de son 10 yıla bakıldığında firmaların yatırımlarının ve çalışmalarının hızla arttığı görülmektedir. Yapılan çalışmalarla aynı doğrultuda olarak, bu işlemler için kullanılan serici ve karıştırıcı makine sayılarının da her yıl arttığı söylenebilmektedir.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2004 yılında derneğimiz ile yaptığı protokol çerçevesinde Bala ayrımı- Kulu ayrımı arasında 500 metrelik kısımda ve Kırklareli Şehir geçişi 1+250-1+900 metreleri arasında 650 metrelik kısımda 2 ayrı deneme uygulaması yapılmıştır. Bu uygulamaların olumlu sonuçları “Karayolları Teknik Araştırma Dairesi” tarafından onaylanınca 2005 yılında Kireç Stabilizasyonu Teknik Şartnamesi hazırlanmıştır.

2005 yılında çıkarılmış olan şartname ile uygulamaların önündeki engeller kaldırılmıştır. Şartnamenin oluşturulması ve Kireç Sanayicileri Derneği’nin tanıtım çalışmaları ile kireç stabilizasyonu yöntemi bugünlerde iyi bilinen bir yöntem olarak zemin iyileştirme çalışmalarında kullanılmaktadır.

Kireç stabilizasyonu uygulandığın zeminde hangi değişimler olmaktadır?

Kireç stabilizasyonu killi zeminler söz konusu olduğunda uygulanmaktadır. Killi zeminler, genellikle zayıf zeminlerdir ve inşaat açısından, yol ya da bina altyapısında uygulayıcıyı zorlayan zemin türleri arasındadır. Bunların iyileştirilmesi, mukavemet ve durabilitelerinin artması gerekmektedir.

Killi zeminlerde kireç stabilizasyonu ile kimyasal reaksiyonlar ve fiziksel değişimler meydana gelmektedir. Bunların sonucunda katyon değişimi, topaklaşma, çökeltme, yığışma ve çimentolaşma oluşmaktadır. Bu reaksiyonlardan bazıları ilk saatlerde başlarken pozolanik reaksiyonlar zaman içinde oluşmakta, uygun su muhtevası ve sıcaklıkta yıllarca devam etmektedir. Ayrıca kireç stabilizasyonunda hammadde ocağının kalite ve uzaklığına bağlı olarak değişen oranlarda %70’lere varan maliyet azalması da sağlamaktadır.

Katyon değişim işlemi, ince kil partiküllerinin kaba partiküllerle çimentolaşmasını içermektedir. Katyon değişimi, zeminin plastisite karakterindeki değişimlerin ana unsuru olması nedeniyle önemli bir reaksiyondur.

Çimentolaşma işlemi, kalsiyum-silikat ve kalsiyum-aluminat ya da kalsiyum-silikat-aluminat oluşturan kirecin içinde bulunan kalsiyum ve zemindeki silis ve alumin arasındaki reaksiyonla gelişmektedir. Üretilen çimento bileşimleri, yüksek mukavemet ve düşük hacim değişimiyle karakterize edilmektedir. Geçmişteki araştırmacılar, ağırlık olarak küçük oranlarda eklenen kireçlerin (% 2 - 8 ) önemli ölçüde; likit limiti, plastisite indisini, maksimum kuru birim hacim ağırlığı ve şişmeyi düşürdüğünü. Ayrıca plastik limiti, optimum su muhtevasını ve zeminin mukavemetini yükselttiğini belirlemişlerdir.

2021 yılının sonuna gelirken değerlendirmelerinizi almak isteriz. 2021 yılı kireç sektörü için nasıl geçti? Bundan sonraki süreç için beklentileriniz ve öngörüleriniz nelerdir?

Sektörü pazar için üretim yapanlar ve kendi ihtiyacı için üretim yapanlar olmak üzere ikiye ayırabilir. Soda sanayi, demir- çelik sanayi ve şeker sanayinde genellikle üretim süreçlerinde ara ürün olarak kullanmakta ve bu sanayi kolları kendi ihtiyacına yakın miktardaki kireci kendileri için üretmektedirler. Kendi için üretim yapanların üretim miktarı yaklaşık toplam ülke üretiminin % 40’ı civarındadır.

KİREÇ SEKTÖRÜ SON 5 YILLIK CAO ÜRETİMLERİ

(1000TON)

Yıllar

2015

2016

2017

2018

2019

2020

Türkiye

4.325

4.694

4.854

4.984

4.950

4.964

Dünya

350.000

350.000

350.000

350.000

424.000

424.000


Sektörün niteliği nedeniyle uzak mesafelere mal yollanması pek mümkün olamamaktadır. Bu nedenle deniz yoluyla yapılan bazı ihracat uygulamaları dışında ihracat yoktur. Toplam üretimin yaklaşık %2’lik bir bölümü ihraç edilebilmektedir. Genel olarak Kıbrıs, Ukrayna, İsrail, Mısır, Romanya, Gana, Gine, Senegal, Şili, Kanada, Yunanistan, İran ve Irak gibi ülkelere deniz ve karayolu ile sevkiyat yapılmaktadır. Önümüzdeki yıllarda bu ülke sayısında kayda değer artışlar medyada gelebilir.

Dünyada Kireç

Ülkeler

2015

2016

2017

2018

2019

Çin

230

230

230

300

300

ABD

19

17,7

18

18,1

18

Hindistan

16

16

16

16

16

Rusya

11

11

11

11,1

11

Brezilya

8,3

8,1

8,3

8.3

8,4

Japonya

7,8

7,3

7,4

7,6

7,6

Almanya

6,9

6,8

6,9

7,0

7,1

Kore

 

5,1

5,2

5,2

5,2

Türkiye

4,4

4,7

4,8

4,9

4,9

İtalya

3,6

3,6

3,6

3,6

3,6

İran

3,3

2,9

3,1

3,3

3,3

Diğer

39,7

37

35,9

38,9

38,9

Toplam

350

350

350

424

424

Dünya Kireç Üretimi

Tablodan da anlaşılabileceği gibi Dünya kireç üretiminde Çin’in belirgin bir üstünlüğü bulunmaktadır. AB’de ise kireç endüstrisindeki ciro, 2 milyar € civarındadır. Kireç endüstrilerinin enerji ihtiyacı çok yüksektir ve maliyetin %50’si seviyesinde olan enerji maliyeti enerji fiyat artışlarına çok hassastır.

Taleplerdeki kısa vadeli değişimlerin, gaz emisyonları ve enerji ile ilgili yeni yönetmelikler ile uyum sağlamasının ciddi sorunlara neden olacağı düşünülmektedir.

Üretim prosesi doygunluğa ulaşmıştır ve daha ileri düzeydeki teknik gelişmeler, artık nanoteknoloji cephesinden gelmektedir. Sektörde bazı atıkları yakıt olarak kullanma imkânı olmasına rağmen ürün kalitesi konusunda soruna neden olduğu için yaygın olarak kullanılamamaktadır. Kireç endüstrinin çevre imajı sorunu mevcuttur.

Kireç, ağırlığına göre düşük satış fiyatına sahip olduğundan taşıma maliyetleri, ticaret için belirleyici unsurlardır. Uzun mesafeler arasında ticaret, çok özel ürün olmadıkça mümkün olamamaktadır.

Kireç Kıbrıs, Lüksemburg, Malta ve Hollanda dışındaki bütün AB ülkelerde üretilmektedir.

Türkiye 2019 yılında (11.976.001 $) ihracat ve (853.331 $) ithalat ile net (11.122.670 $)  kireç ihracatını gerçekleştirmiştir.


Türkiye üretiminin %98’i iç talebi karşılamaktadır. Geriye kalan % 2’lik kısım ihraç edilmektedir. İthal edilen Kirecin miktarı ise oldukça azdır.

Türkiye Kireç Talebi

Miktar (Bton)

2014

2015

2016

2017

2018

2019

Üretim

4.442

4.325

4.694

4.854

4.984

4.950

Ithalat

9.00

9.00

10.00

9.00

9.00

10.00

Ihracat

88.80

86.50

93.88

97.08

99.68

99.00

Talep

4344.2

4229.5

4591.12

4747,92

4875,32

4841


Kireç sektörü için öngördüğümüz gelecek, şu cümlelerle özetlenebilir:

Türkiye kireç sektörünün vizyon ve hedefi, ülke kalkınmasına katkıda bulunmaktır. Kirecin tüm dünyada yaygın olarak kullanıldığı alanlardan olan ve ülkemizde henüz yeterince yaygın olmayan çevre teknolojileri ve killi zeminlerin kireç ile ıslahı konularında dünya düzeyinde kullanımı sağlayarak daha temiz bir ülke, daha sağlam ve ucuz yol yapımını temin etmektir. Sıcak asfalt karışımlarına kireç katılması projesi de önemli bir imkân olarak görülmektedir. Bunları gerçekleştirmek için daha çok Ar-Ge projesi yapmak ve bilimsel kuruluşlarla işbirliğini artırmak gerekmektedir. Evrensel norm ve standartlar gözetilerek, iş güvenliği kurallarına göre çağdaş teknolojilerle yapılan çevreye duyarlı ve yasalara saygılı üretim gerçekleştirilirken ürün ve hizmette kalite anlayışının yerleşmesi sağlanacak, haksız rekabet ve kayıt dışılık ortadan kalkacak ve sektör temsilcilerinin arasında etkin işbirliği sağlanacaktır.

Sektörün Gücü

Kurulu kapasite                      6 302 000 ton sönmemiş kireç

Üretim (2020)                         4 964 000 Ton sönmemiş kireç

Kapasite kullanımı                 % 78.76

Ülkemizde kirecin inşaat sektöründe kullanımı geleneksel olarak en temel kullanım alanı olmasına rağmen sürekli düşmektedir. Endüstriyel kullanımdaki artış ise yavaş yavaş inşaat sektöründeki düşüşü karşılamaya başlamaktadır. Son beş yılda düzenli olarak büyüme gösteren kireç sanayi son yıllarda pandemi sürecinin de etkisiyle pazardaki konumunu korumaktadır. Çelik sektörünün üretim ve ihracat düzeyi umudumuzu güçlendiriyor.

Kireç sektörü olarak sorunlarınız nelerdir?

Çok çeşitli kullanım alanına sahip olan kireci üretirken ve pazarlarken aşağıdaki genel sorunlarla uğraşılmaktadır;

-          Var olan mevzuatların uygulanamaması ve haksız rekabet yaratan zeminlerin ortadan kaldırılamaması

-          İnşaat pazarındaki kireç kullanımı konusunda alçı ve yeni ürünler nedeniyle ortaya çıkan daralma

-          Enerji yoğun bir sektör olarak yakıt ve elektrik fiyatları çok yüksek ve toplam maliyetimizin % 50’den fazlası bunlardan oluşuyor

-          Yetişmiş eleman bulmakta ciddi sorunlar var

-          Birçok sanayi kuruluşunun kendi ihtiyacını kendinin temin etmesi

 

Yukarda genel olarak değindiğim sorunlardan birini biraz açmak isterim. Pandemi döneminde enerji maliyetleri çok ciddi bir şekilde yükseldi. Fırında yakıt olarak kullandığımız petro kokun fiyatı 300 dolara yaklaştı tedarikinde de sorunla karşılaşılıyor bu koşullarda üretimi sürdürmek ise oldukça zorlaşıyor. Bir yıl önce bu fiyatın 150 dolar civarında olduğu düşünülürse sorunun boyutu kendiliğinden anlaşılabilir. Buradaki artışın dolardaki yükselme ile açıklanması mümkün değil. Daha genel bir uluslararası enerji krizinden bahsedebiliriz. Elektriğe gelen zamların da bu sürece olumsuz etkisinden söz etmeliyiz.

Son Olarak Eklemek İstedikleriniz Var Mı?

2021 yılının sonuna gelirken yeni yılda tüm dünyaya ve ülkemize Covid- 19’un etkilerinin azaldığı bir yıl diliyorum. Yeni yılın herkese sağlık, huzur ve mutluluk getirmesini istiyorum. Ayrıca yeni yılda sektörümüz adına ekonomik çalkantıların son bulacağına ve tüm sıkıntılardan güçlü bir şekilde çıkacağımıza inanıyorum.